bugün

entry'ler (57)

fuat avni

doğru hesap: https://twitter.com/fuatavni_f

bir erkeğe en çok yakışan şey

çıplaklık, çırılçıplaklık. her anlamda!

anlamlı bakışlar, muzip bir gülümseme, espritüellik, centilmenlik, beklenmedik bir anda dokunmak ve sarılmayı bilmek, iyi öpüşmek ve öperken arzularını hissettirmek, kirli sakal, sert yüz hatları, özenle geliştirilmiş ama her yerden yumurta gibi patlamayan estetik bir vücut, flört etmeyi bilmek ...

bir erkeğin gay olduğunu anlama yolları

yoktur. evli barklı da olabilir, boy boy çocukları olabilir, kaba saba küfürbaz bir herif olabilir, "sert sikiş"ince daha da erkek (o da ne demekse) olduğunu zannedebilir, dev gibi yapılı olabilir, sesi gayet kütük gibi kalın olabilir, el-kol veya kaş-göz hareketleri, jest ve mimikler açısından heterolardan hiçbir farkı bulunmayabilir.

bazı özelliklere sahip erkeklerin gey olma olasılığının fazla olması, o özellikleri taşıyan her erkeği otomatikman gey yapmaz. gey bir erkeğin sahip olmayacağı zannedilen hareketleri sergiliyor olması da bir erkeği hetero yapmaz. "cinsel yönelim", toplum tarafından bireylere atfedilen veya yakıştırılan toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsızdır. toplumsal cinsiyet rolleri de kültürel olarak inşa edilir ve ülkeden ülkeye farklılık gösterir. türkiye'de birçok erkek koltukaltı ve genital kıllarını traş ediyorken ve bu alışkanlık kişinin cinsel yöneliminden bağımsızken, başka bir ülkede "neden oralarını traş ediyorsun, bu ülkede kadınlar bile oralarını traş etmez" tepkisine yol açabilmektedir. türkiye'de erkekler pek renkli giyinmezken (o da değişiyor yavaş yavaş), başka ülkelerde erkekler bizim "cesur" diyebileceğimiz renkleri üstlerinde rahatça taşıyabilmektedirler. renkli giyinmeleri bu erkekleri gey yapsaydı, gidip hepsine sıradan yazardım.

sözlükte senelerdir aptala anlatır gibi anlatıyoruz; ama sözlükte ne kadar mal, cahil, moron varmış. sivilceli ergenlerin önyargılarını gelip buralara kusmuşlar. "kıl-tüy alıyorsa, domatesin kabuğunu soyuyorsa geydir" demişler, hayır değil kardeşim. vücut geliştirip kıl-tüy aldıran yığınla hetero var ve maalesef gey değiller. salak genellemelerinizle insanları yanıltmayın, yalan yanlış önyargılarınızı doğru bilgi olarak lanse etmeye kalkışmayın, bilmiyorsanız önyargınızı kırıp doğrusunu öğrenmeye çabalayın.

intihar etmek

aslında bir insanın yapabileceği en büyük devrim. tüm bu hayat oyununu, düzeni, kendisine dayatılanı reddetmektir. artık sıkıldım, yoruldum ben çıkıyorumdur intihar etmek. bir insan veya olay için intihar etmek ise aptallıktır. kendi için intihar etmeli bir insan ve sonucunda geride bıraktığı şeyler için iyi bişey beklememelidir. anlaşılmak kaygısında olan bir insanın yöntemi değildir intihar etmek. anlaşılmayı da reddetmiş, neyin ne olacağını umursamayan insanların yöntemidir.

şahsım adına konuşursam: eğer içimdeki bitmek bilmeyen umudu söküp atabilseydim intihar ederdim. umut, hiçbir şeyin düzelmeyeceğini bile bile insanı sabretmeye zorlayan, sonra da her şeyin bok oluşunu bin beter acıyla izleten bir zehir. öldürmüyor da süründürüyor.

keşke vazgeçebilsem, bu zehri vücudumdan atabilsem, kaçıp kurtulabilsem. hayattan bir beklentim kalmamış zannederken, nasıl hala umut edebiliyorum, bilmiyorum.

hayata yeni bir sayfa açmak

hayata dair yeniden umut bağlamaktır. daha önceki sayfayı kapatmayı gerektirir.

insanların hayatlarında bazı dönemler vardır. bunalımlı. saçmalarsın. birkaç cibilliyetsiz insan yüzünden tüm insanlardan nefret edersin, olumsuz durum/ koşullar yüzünden yaşamaktan bıkarsın, içinden çıkılmaz meselelerde çaresiz hissedersin. iğrenirsin geçmişinden.

her şeyi silip, yepyeni bir sayfa açmak istersin.

başarması zordur ama asla imkansız değil.

sözlük yazarlarının sevişmek istediği ünlüler

(bkz: fazıl Say)

çocukluk korkuları

akşam sokaktan geçen bozacıdan korkmak, onun beni alıp götüreceğine inanmak ve evin içine bir yere saklanmak. bu yüzden hiç boza içmedim hayatımda.

eşcinsellik

ülkemizde rahatsızlık, bozukluk veya hastalık olarak tanımlayanların olduğu olgu. işin normalini çok merak ediyorum. bir grup referans insanı yukarıdan sipariş edelim ve onlara göre günümüz insanının kalibrasyonunu yapalım. insan konusunda standartları belirleyelim ve standart dışında kalanları çıktığı yere iadesini yapalım. standart içinde kalanlara helal belgesi verip beyinlerini yıkayalım.

bir erkeğe aşık olmuş bir adamla, bir kadına aşık olmuş bir adam arasındaki fark, sadece yarağın işlevine veya girdiği deliğin çapına odaklanmaya bulunamaz.

aşk var, aşk. aşka odaklanmak lazım. çap demişken deliğin çapından, meşerebinden ziyade aşığın ve maşuğun insani çapına odaklanmak lazım. ancak ozaman idrak edebiliriz eşcinsellik denen şeyi.

kelimenin içinde cinsellik var diye hemen cinselliğe odaklanmak meselenin idrakini, giderek de meşruiyetini zora sokuyor. aşkın, sikişin gölgesinde kalmaması lazım, hatta üste çıkması lazım, aslında.

orhan pamuk

dünya edebiyat tarihinin ansiklopedisi yazılsa, orhan pamuk kendine belki 10. ciltte yer bulur. fakat bu yanıltmasın.

orhan pamuk; iyi ya da kötü bir edebiyatçı olmanın ötesinde, bir edebiyatçıdır.

bu topraklarda değil son yüz, son 1000 yılda çıkan edebiyatçı sayısının dört (sayıyla 4) olduğu düşünüldüğünde, sanatı da aşan bir noktada, çok önemli bir mevkidedir.

bunun altını bilhassa çizdikten sonra şunu da ekleyelim: orhan pamuk çok iyi bir edebiyatçıdır.

"kara kitap"ı yazan bir adamdan söz ediyoruz. bu halkın dili kullanılarak bir araya getirilmiş daha büyük bir eser yok. gelecekte olur mu? korkarım hayır.

yazarın şu çok konuşulan "siyasi" yanına gelirsek... kitaplarını okuyanlar bileceklerdir ki, orhan pamuk kesinlikle apolitik bir kişidir. "kar" romanı da dahil olmak üzere, sıklıkla siyasi akımlardan bahsetmesine rağmen, bunları neredeyse yorumsuz aktarır okuyucuya. pamuk için siyasi atmosfer, bir roman karakterinin giydiği paltodan daha fazla bir amaca hizmet etmez eserlerinde.

nitekim pamuk, roman yayınladığı dönemler haricinde herhangi bir siyasi görüş belirtmez. o dönemlerde de, röportajı yapan kişilerin sorduğu sorulara, siyasi bilgisi elverdiğince cevap verir. elverdiğince diyorum, çünkü bir okuru olarak, pamuk'un çok ciddi bir siyasi tarih bilgisi olduğunu bugüne kadar edinmedim yapıtlarından. dolayısıyla konuşmak istediği konular da değil bunlar.

fakat sorulan soruları geçiştirmeden, samimiyetle cevapladığı için, ülkenin averaj holigan insan profilinde garip yansımaları oluyor sözlerinin.

son olarak "kafamda bir tuhaflık", yazarın elbette en iyi eseri olmamakla, hatta bildiğin vasat bir yapıt olmakla birlikte, bana orhan pamuk'un artık nihayet yeni bir "kara kitap" yazma sevdası peşinden koşmadığını hissettirdi yıllar sonra. bu yönüyle bile bir kazanım edebiyatımız adına.

edit: imla

birini unutmanın en iyi yolu

erkin koray'ın anma arkadaş parçasını dinlemek.

evet, saçma geldi değil mi ?

saçma değil.

bakınız ne diyor erkin baba'mız.

--spoiler--
bir sevgili uğruna,
sen de benim gibi,
yanma arkadaş...
--spoiler--

--spoiler--
o yaşlı gözlerine,
o yalan sözlerine,
kanma arkadaş...
--spoiler--

--spoiler--
giden gelir mi sandın,
aldandın boşa yandın,
bırakıp gitti seni,
niçin ismini andın,
anma arkadaş, anma arkadaş...
--spoiler--

--spoiler--
birgün geri gelecek,
senden af dileyecek,
sanma arkadaş...
--spoiler--

--spoiler--
yırt at gitsin resmini,
unut artık ismini,
anma arkadaş...
--spoiler--

bu sözlerden etkilenmemek elde değil. misal eski erkek arkadaşıma olan özlemimi ancak böyle sona erdirdim.

umut kaya cover'i de var ama onu tavsiye etmem.

erkin baba bir başka söylüyor, onun etkisi olsa gerek ...

(#27306609)

https://www.youtube.com/watch?v=qS_eiOGvtgo

turabi çamkıran

"biz yalandan hümanist gibi takılmayız" barzosu.

bu terbiyesizin hala ekranlarda gözükmesinin tek nedeni acunun reyting kavgısı.
her lafında ve hareketinde karşı tarafı tahrik etmeye yönelik rahatsız edici bir durum var.

fitne, fesat, bücür keşke egonun zerresi kadar zeka kırıntısı barındırsan.

aşık olunacak erkeğin sahip olması gereken üç şey

realist olanlar için;
lüks ev, lüks araba, yakışıklı bir tip (döşü kıllı mıllı, dizi film artistlerini andıran bişi olsa kafi)

duygusal takılan realist olmayanlar için,
aşk, hoşgörü, saygı

ortasını bulmaya çalışanlar için;
aşk, para, saygı/tip (son madde değişmeli hangisi işinize gelirse kullanın diye)

peki olması gereken hangisi ?
hiçbiri, gönlünüze göre içinizden geleni sizi siz olduğunuz için seveni... gerisi boş...

tomris hatun

aşkı uğruna kendisini ezdirmemesini ve asla üzülmemesini dilediğim yazar.

yaşamayı bile becerememek

yaşamaya devam ederken bir anda aslında sadece gün doldurduğunuzu fark etmek, ondan sonra da elbet bir gün bir şey olur diye oturup beklemek...

yaşamayı bile becerememek

herkes gülerken etrafa bön bön bakmaktır bazen.

ki yaşamayı beceremeyenler, kendileri acı çekerken, bir adım diplerindekilerin nasıl/neye/neden/pervasızca gülebildiklerini anlayamazlar.

o gülüşler fotoğraflarla sabitlenince, tecavüz belgelenir, her görüşte acı yeniden kabarcıklanır. geçiçi hafıza kayıpları dilemek, intihar yahut cinayetten bir adım öncesidir.

victor hugo

ölürken; ''tanrı'ya inanıyorum, ahirete inanıyorum; fakat hiçbir kilise papazını başımda istemiyorum. beni seven bütün dünya insanlarının gönülden dualarını bekliyorum. bu benim için kafidir.'' gibi bir laf etmiş fransız şair ve yazar.

iki erkeğin öpüşmesi

o iki erkek dışında hemen herkese dert olur.

şu başlıktaki entryleri okudum da sakin olmak elde değil.

iki insan arasındaki böylesine özel bir durum bizim milleti ne diye rahatsız eder anlamıyorum. bu saldırganlığınızın sebebi nedir tam olarak ? '' millet bunlar yüzünden eşcinsel olmaya özenecek, eşcinsellik yaygınlaşacak'' cehaleti mi ? veya geçmişinizde yaşamış olduğunuz eşcinsel bir anıyı saklama/bastırma çabası mı ? ya da ''ulan gelip bizi de öpmeye/sikmeye kalkmasınlar'' korkusu mu ? nedir bu tutumunuzun sebebi ? ne bir bu saldırganlık hali ? alan razı veren razı size girip çıkan ne ? sizi ne ilgilendirir ?

bir erkeğe alışmak

erkek için de kadın için de zor eylem.

ben bir erkeğin varlığına da alışamıyorum, yokluğuna da alışamıyorum. "farklı bedenler" tanıyorum, "farklı bedenler"le sevişiyorum. "farklı bedenler"le kendimi ve özelimi paylaşıyorum.

bir erkeğin varlığı ne kadar büyük bir dertse, (hiç)bir erkeğin yokluğu da o kadar büyük bir dert. çok erkeğin içinde yalnız kalmakla, hiç erkeğin içinde yalnız kalmak arasında kalmak ... erkeklerin çoğunun kafası bu kadar ayrıntılı düşünmeye basmıyor. onlar için hayatlarında birinin var olması ile yok olması çok da dert değil.

aşık olmakla cinsellik yaşamak arasında ikilemde kalmak ... erkeksizlikle erkeksizlik arasında kalmak gibi ...

her hâlükârda, yalnız!

antidepresan etkisi gösteren şeyler

kesinlikle köpekle kediyle oynamak, tüylerini okşamak da gerginliğinizi bir anda alıverir. sırf bu yüzden kedilerden hiç hoşlanmasam da iş yerinde cok gerilip sıkıldığımda girişte takılan ona buna yılışan sünepe kediyi çağırıp bir iki okşar, sıkıştırırım bu vesileyle üstümdeki gerginliği de atarım. oh miss ...

erkin koray

türkiye’de müslüm gürses, ferdi tayfur ve orhan gencebay gibi birçok ünlü sanatçı ile beraber baba lakabını paylaşan (bkz: erkin baba) sanatçılardan biridir.

kendisine bir seferinde sorulan "barış manço sağcıların sanatçısı, cem karaca solcuların. siz siyaseten neredesiniz?" sorusuna verdiği yanıt erkin koray'ı ve siyasi duruşunu anlamak açısından önemlidir; "ne sağdayım, ne soldayım. ben çok daha yukarıdayım". özdemir erdoğan ve benzeri birçok yetenekli sanatçıda da görülen megaloman tavır erkin baba’da da her zaman var olmuştur.

sevenleri erkin koray'ı böyle sevmiş ve kabul etmişlerdir. anadolu rock’un mensubu olarak kabul edilse de, sound ve sözler olarak bu grubun belki de en dışında olan sanatçıdır. gitaristlikteki başarısı kanımca sesinden ve beste-söz kabiliyetinden her zaman ileride olmuştur. konserlerinde abuk subuk işler de yapar bazen. kimsenin fazla bilmediği kıyıda köşede kalmış şarkılarını söyler ya da yine kimsenin bilmediği bazı garip şarkıları. bu durum sonucu birçok dinleyicinin konser bitmeden mekandan oldukça memnuniyetsiz bir şekilde çıktığı tarafımdan gözlenmiştir.

ben ise erkin baba'nın bunu kasıtlı yaptığını ve esas performansını sadece sadık dinleyici kitlesine göstermek istediği için konser başlarında bilinçli saçmaladığını tahmin ediyorum. ayrıca oldukça muhalif bir adamdır ve düzene her zaman karşıdır. konser başlarında bol bol düzene isyan eden konuşmalar yapar ve üstü kapalı siyasi mesajlar verir. herkesin bildiği gibi evladını da okula göndermemiştir bu yüzden. çalışmalarındaki enstrüman çeşitliliği diğer anadolu rock sanatçılarından daha azdır. genelde gitar, bas ve davul yeterli olmuştur ona. arabesk motifleri şarkılarına bolca yedirmiştir.

1976 tarihli sevdiğim çalışması bana göre en başarılı eserlerindendir. 1980’lerden sonra müziği ciddi ivme kaybetmiştir. gerek parasız kalması, gerekse de baskıcı politik ortam nedeniyle bir klavyeyi önüne alıp düşük kalitede eserler vermek zorunda kalmıştır. özellikle gaddar albümünde söz olarak fecaat olarak sayılabilecek işlere de imza atmıştır. ancak yine de hayranları kendisinden asla vazgeçmemiştir. 1999’dan beri albüm yapmamıştır ve zaman zaman konser ve bar programlarında sahne almaktadır. ayrıca yine herkesle kavgalıdır. uzun suskunluğu sonrası yeni eserleri merak ve özlemle beklenmektedir.

son olarak bazı kaliteli şarkıları için;
(bkz: aşk oyunu)
(bkz: aşkımız bitecek)
(bkz: aşka inanmıyorum)
(bkz: krallar)
(bkz: memurum ben)
(bkz: mesafeler)
(bkz: sanma)
(bkz: seni her gördüğümde)
(bkz: tek başına)
(bkz: yalnızlar rıhtımı)
(bkz: anma arkadaş)